Mahmut Akman
İş ve Sosyal Güvenlik Danışmanı
13 Kasım 2023
Sirküler No: 909
Öncelikle “avans ödemesi” kavramını açıklamakta yarar bulunmaktadır. Avans ödemesi, işçinin hak etmiş olduğu veya hak kazanacağı ücret alacağının bir kısmının veya tamamının bireysel iş sözleşmesinde veya toplu iş sözleşmesinde belirtilen ödeme gününden önce ödenmesini içermektedir.
“Avans” ibaresi 4857 sayılı Kanunda iki yerde geçmektedir. Bunlar, “ücret hesap pusulası” başlıklı 37’nci maddesine göre, ücret hesap pusulasında avans mahsubunun gösterilmesinin gerektiği; Kanunun 57’nci maddesinde ise işveren, yıllık ücretli iznini kullanan her işçiye, yıllık izin dönemine ilişkin ücretini ilgili işçinin izine başlamasından önce peşin olarak ödemek veya avans olarak vermek zorunda olduğu şeklindedir.
Söz konusu maddelerin incelenmesinden, işçilere ücret ödeme vaktinden önce avans vermenin zorunlu olduğu hususu düzenlenmemiştir. İşveren olarak işçilerle düzenlenecek olan bireysel iş sözleşmesi veya toplu iş sözleşmesinde konu ile ilgili olarak hüküm konulabilir. Bu şekilde bir düzenleme olmazsa bile işverenin takdirine bağlı olarak avans ödemesi yapılabilir. Bu avans ödemesinin en fazla ücret alacağının tamamı ile sınırlı olması gerektiği değerlendirilmektedir.
6098 sayılı Kanunun 406’ncı maddesinin son fıkrasına göre; “İşveren, işçiye zorunlu ihtiyacının ortaya çıkması hâlinde ve hakkaniyet gereği ödeyebilecek durumda ise, hizmetiyle orantılı olarak avans vermekle yükümlüdür.” Bu maddeye göre; işverenin avans vermesi 3 şarta bağlanmıştır. Birincisi, işçinin zorunlu ihtiyacının ortaya çıkması (belgelendirilmesi istenebilir), ikincisi ödeyebilecek durumda olması, üçüncüsü aylık maaşı kadar olması gerekir.