Mahmut Akman
İş ve Sosyal Güvenlik Danışmanı
18 Ağustos 2025
Sirküler No: 1297
İş Kazalarında Uzman Bilirkişi Raporunun Önemi
İş kazalarında uzman bilirkişi raporunun önemi bir yargı kararı ışığında değerlendireceğiz:
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi (Esas No: 2017/666; Karar No: 2017/2871; Tarih: 04.04.2017)
ÖZET: İş kazasında davalıların sorumluluklarının belirlenmesi için olayın meydana geldiği
iş kolunda iş güvenliği hususunda uzman bilirkişilerden çelişkiyi giderecek şekilde kusur
raporu almak gerekir.
Asıl ve birleşen davalar 01.09.2005 tarihinde meydana gelen trafik-iş kazasında vefat eden
sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelirlerden oluşan kurum zararının davalılardan
müteselsilen tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurumla davalılardan ………… Genel Müdürlüğü ile T… İnşaat Elektrik San.
Tic. Ltd. Şti. avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu
anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan
sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1- Kazanın meydana geldiği tarih itibariyle yürürlükte bulunan 506 sayılı Kanun kapsamında
davanın yasal dayanağı olan 506 sayılı Kanunun 26’ncı maddesindeki, “İş kazası ve meslek
hastalığı, işverenin kastı veya işçilerin sağlığını koruma ve işgüvenliğiyle ilgili mevzuat
hükümlerine aykırı hareketi veyahut suç sayılabilir bir hareketi sonucu olmuşsa, Kurumca
sigortalıya veya hak sahibi kimselerine yapılan veya ileride yapılması gerekli bulunan her türlü
giderlerin tutarlarıyla gelir bağlanırsa bu gelirlerinin 22’nci maddede belirtilen tarifeye göre
hesaplanacak sermaye değerleri toplamı (Anayasa Mahkemesi’nin 23.11.2006 tarihli ve
E:2003/10 K:2006/106 sayılı Kararı ile bu fıkrada geçen “sigortalı veya hak sahibi kimselerin
işverenden isteyebilecekleri miktarlarla sınırlı olmak üzere” bölümü iptal edilmiştir.) Kurumca
işverene ödettirilir.…İş kazası veya meslek hastalığı, 3. Bir kişinin kasıt veya kusuru yüzünden
olmuşsa, Kurumca bütün sigorta yardımları yapılmakla beraber zarara sebep olan 3. kişilere ve
şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara Borçlar Kanunu hükümlerine göre rücu edilir.”
düzenlemesine göre; davaya konu iş kazasında kusurlu olanlar davacı Kurumun rücu
alacağından kusurları karşılığı sorumludur.
Kusur raporlarının, 506 sayılı Kanunun 26., 4857 sayılı Kanunun 77. ve İşçi Sağlığı ve İş
Güvenliği Tüzüğü’nün 2 ve devamı maddelerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir. 4857 sayılı
Kanunun 77’nci maddesi; “İşverenler işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için
gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak, işçiler de iş sağlığı ve
güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdürler. İşverenler, işyerinde
alınan iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine uyulup uyulmadığını denetlemek, işçileri karşı karşıya
bulundukları mesleki riskler, alınması gerekli tedbirler, yasal hak ve sorumlulukları konusunda
bilgilendirmek ve gerekli iş sağlığı ve güvenliği eğitimini vermek zorundadırlar…” düzenlemesini içermektedir. Anılan düzenleme, işçiyi gözetim ödevi ve insan yaşamının üstün değer olarak korunması gereğinden hareketle; salt mevzuatta öngörülen önlemlerle yetinilmeyip, bilimsel ve
teknolojik gelişimin ulaştığı aşama uyarınca alınması gereken önlemlerin de işveren tarafından
alınmasını zorunlu kılmaktadır. İş kazasının oluşumuna etken kusur oranlarının saptanmasına
yönelik incelemede; ihlal edilen mevzuat hükümleri, zararlı sonuçların önlenmesi için koşulların
taraflara yüklediği özen ve dikkat yükümüne aykırı davranışın doğurduğu sonuçlar, ayrıntılı
olarak irdelenip, kusur aidiyet ve oranları gerekçeleriyle ortaya konulmalıdır.
Buna göre; işverenin ve üçüncü kişilerin iş kazasındaki kasıt veya kusurunun tespiti amacıyla; iş
kazasının oluşumuna ilişkin maddi olguların eksiksiz biçimde saptanması, sorumluluğu
gerektiren her koşulun, kendi özelliği çerçevesinde araştırılıp irdelenmesi, işveren ve diğer
ilgililerin kusur oran ve aidiyetlerinin belirlenmesi gerekir.
Bu kapsamda; 6331 sayılı Kanunun 37’nci maddesi uyarınca yürürlükten kaldırılan ancak
zararlandırıcı sigorta olayının meydana geldiği tarihte yürürlükte bulunan 4857 sayılı İş
Kanunu'nun 77’nci maddesi uyarınca, işverenler işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin
sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak, işçiler
de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdürler. İşverenler
işyerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine uyulup uyulmadığını denetlemek, işçileri
karşı karşıya bulundukları mesleki riskler, alınması gerekli tedbirler, yasal hak ve sorumluluktan
konusunda bilgilendirmek ve gerekli iş sağlığı ve güvenliği eğitimini vermek zorundadırlar.
Anılan madde ile, işverenlere, işçi sağlığı ve iş güvenliği kavramından kapsamlı olarak, her türlü
önlemi almak yanında, bir anlamda objektif özen yükümlülüğü de öngörülmektedir. Bu itibarla
işverenin, mevzuatın kendisine yüklediği tedbirleri, işçinin tecrübeli oluşu veya dikkatli çalıştığı
takdirde gerekmeyeceği gibi bir düşünceyle almaktan sarfınazar etmesi kabul edilemez.
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ile Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) ortak Komisyonunda işçi
sağlığının esasları: bütün işkollarında işçinin fiziksel, ruhsal ve sosyo-ekonomik bakımdan
sağlığını en üst düzeye çıkarmak ve bunun devamını sağlamak; çalışma şartları ve kullanılan
zararlı maddeler nedeniyle işçi sağlığının bozulmasını engellemek; her işçiyi kendi fiziksel ve
ruhsal yapısına uygun işte çalıştırmak; özet olarak işin işçiye ve işçinin işe uyumunu sağlamak
olarak tanımlanmaktadır. Belirlenen amaçlara ulaşmak, dolayısıyla iş kazalarını ve meslek
hastalıklarını önlemek temel sorumluluktur (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 08.11.2006 gün
ve E: 2006/10-696, K: 2006/704 sayılı kararı).
Eldeki davada ise 31.01.2012 tarihli ve 06.04.2012 tarihli raporlarda davalı işveren şirketin
kusursuz, davalılardan A şahsının %30, davalı ……………. Genel Müdürlüğü’nün %50 ve
kazalının ise %20 kusurlu olduğu kabul edilmiş iken, Mahkemece hükme esas alınan
16.04.2013 tarihli kusur raporunda davalı işveren şirketin %30, davalılardan ………………
Genel Müdürlüğü’nün %20, davalı A şahsının %30 ve kazalının ise %20 kusurlu olduğu hususu
kabul edilmiş olmakla, kusur oranları ve aidiyeti hususunda meydana gelen açık çelişkiyi
giderecek şekilde bir kusur raporu aldırılmak gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve
yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
2- Davaya konu olayda, davalılardan …………….. Genel Müdürlüğü ile T… İnşaat Elektrik San.
Tic. Ltd. Şti. arasında karayollarının bakım ve onarımını konu edinen sözleşmeye dayalı olarak
yapılan bir iş sırasında kazanın meydana geldiği anlaşılmakta ise de, bu davalılar arasındaki
ilişkinin net olarak belirlendiğinden bahsedilmesi olanaksızdır.
506 sayılı Kanunun 87’nci maddesi hükmüne göre aracı, bir işte veya bir işin bölüm veya
eklentisinde işverenden iş alan ve kendi adına sigortalı çalıştıran 3. kişidir.
Asıl işveren taşeron ilişkisinin varlığı için öncelikle, işin başka bir işverenden alınmış olması, bir
başka ifadeyle asıl işverenin işverenlik sıfatına devredilen iş dolayısıyla sahip olması, asıl işyeri
ya da işyerinden sayılan yerlerde kendi adına işçi çalıştırıyor olması gerekir.
İşin belirli bir bölümünde değil de, tamamının bir bütün halinde ya da bölümlere ayrılarak
başkalarına devredildiği, işten bu yolla tamamen el çekildiği, sigortalı çalıştırılmadığı için işveren
sıfatının haiz olunmadığı durumda ise, bunları devralan kişiler alt işveren, devredenler de asıl
işveren olarak nitelendirilemeyecektir.
Aracı sıfatının kazanılmasında diğer koşullar ise; asıl işverenden istenilen işin, asıl iş ya da
işyeriyle ilgili işin bir bölümünde veya işyeri eklentilerinde alınmış olması ve bu işte işi alanın
kendi işçilerinin çalıştırılması ve bu nedenle de işveren sıfatına sahip olunmasıdır.
Eldeki davada, davalılardan ……………. Genel Müdürlüğü ile T… İnşaat Elektrik San. Tic. Ltd.
Şti. arasında yapılan tüm sözleşmeler celbedilerek, aralarındaki hukuki ilişki irdelenmeli, bu
kapsamda yapılan sözleşmenin nispi niteliği ve davacı kurum bakımından bağlayıcılığının
bulunmadığı dikkate alınarak bu davalılar arasında asıl işveren- alt işveren ilişkisi veya
sözleşmeye konu olan işin, asıl işin bir parçası niteliğinde bulunup bulunmadığı veyahut da
anahtar teslimi suretiyle bir işten el çekmek suretiyle işçi çalıştırmaksızın yapılan işlerden olup
olmadığı hususu da irdelendikten sonra bir, asıl işveren-taşeron ilişkisi olmasa da 506 sayılı
Kanunun 26’ncı maddesinin ikinci fıkrası kapsamında üçüncü kişi olarak sorumluluğunun
irdelenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, aldırılan kusur raporlarında bu
yönde net bir değerlendirme bulunmadığı dikkate alındığında, yetersiz kusur raporuna dayalı
olarak yazılı şekilde eksik araştırmaya dayalı hüküm kurulması isabetsizdir.
O halde mahkemece yapılacak iş, öncelikle davanın yasal dayanaklarının 506 sayılı Kanunun
26’ncı maddesinin 1 ve 2’nci fıkraları ile 87’nci maddesi ve olduğu dikkate alınarak ceza
davasındaki maddi olguları irdeleyen ve meydana gelen iş kazasında davalıların
sorumluluklarının belirlenmesi için öncelikle olayın meydana geldiği iş kolunda iş güvenliği
hususunda uzman bilirkişilerden çelişkiyi giderecek şekilde kusur raporu almak, sonrasında ise
teselsüle dayalı olarak açılan bu davada davacı kurum alacağının belirlenmesiyle yukarıda
yapılan maddi ve hukuki olgular çerçevesinde bir karar vermekten ibarettir.
Açıklanan nedenlerle, davacı Kurumla davalılardan ……………… Genel Müdürlüğü ile T…
İnşaat Elektrik San. Tic. Ltd. Şti. avukatlarının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul
edilmeli ve mahkemece verilen kararı temyiz etmeyen diğer davalı Hacı bakımından davacı
kurum lehine usuli kazanılmış hakkın gerçekleştiği dikkate alınarak, bir karar verilmek üzere hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmasına, temyiz harcının
istek halinde temyiz eden davalılara iadesine, 04.04.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Kararın Değerlendirilmesi:
İş kazalarında işverene, alt işverene, kazalıya, üçüncü kişiye, ihale makamlarına, iş güvenliği
uzmanlarına kusur oranları atfedilirken, iş kazasının meydana geldiği iş kolunda uzman olan
bilirkişilerden/iş güvenliği uzmanlarından kusur raporu alınarak hüküm tesis ettirilmiştir. Söz
konusu olayda, iki farklı raporda işveren şirkete birisi kusursuz diğeri %30; üçüncü kişiye birisi
%30 diğeri %20; ihale makamına birisi %50 diğeri %20 oranlarında kusur verilmiştir. Bu
çelişkinin giderilmesi amacıyla iş kazasının olduğu iş kolunda uzman bilirkişi/bilirkişilerden rapor
aldırılmak suretiyle sonuca gidilmesi karara bağlanmıştır. Dolayısıyla, Yargıtay 10. Hukuk
Dairesinin söz konusu kararı hukuka ve mevzuata uygun olduğu düşünülmektedir.
Prozon Bordro ve Özlük Yazılımı
Proventus’un teknoloji şirketi olan Prozon’un geliştirdiği Bordo ve Özlük Yazılımı yayında!
Bordro süreçlerinizi devrim niteliğinde değiştirmek üzere tasarlandı…